Çocuk ve müzik ilişkisi düşündüğümüzden daha erken bir zaman diliminde başlar. Çevremizde birey olarak tepki verdiğimiz her durum birer sesten oluşur. Çocukların mutsuzluklarını belirtmek için ağlamaları rutin bir davranış olarak görülür fakat ağlama seslerini duygu durumlarına göre yükseltmeleri ve alçaltmaları sese verilen tepkiyle şekillenir. Sesler müziğin ilk adımlarıdır. Çünkü; sesleri müziğe dönüştürür ve notalarını incelikle işleriz. Yaş aralığına göre çocuklarımızın müzik ile ilişkisini incelemek son derece önem taşır. Müzik ve çocuk ilişkisindeki gözlemler aşağıdaki gibidir; • 3-6 ay arası bebekler müziğin geldiği yöne doğru dönebiliyor ve bundan hoşlandıklarını gösterebiliyorlar.
• 1 yaş çocuğu hareketli bir müziğe elleri ve sesiyle katılmaya çalışıyor. Tanıdığı bir şarkı tekrarlandığında aynı sesleri çıkarmaya çalışabiliyor. Bu dönemde, duyulan müziği seslendirme ön planda.
• 2 yaş çocuğu müzik dinlemeyi seviyor ve kendi hareketlerini ritme uydurmaya çalışıyor.
• 3-5 yaş çocuğu hareketlerle tepkiler vermekten ziyade, müziği oturarak dinleme eğiliminde oluyor. Bu da okul öncesi çocuğunun dinleme ve sessiz kalabilme alışkanlıklarını kazanmasına yardımcı oluyor.
John Sebastian Bach, Antonio Vivaldi, Wolfgang Amedeus Mozart .... ve sayabileceğimiz onlarca devrim yaratan müzisyenlerin ortak noktası küçük yaşlarda aldıkları doğru müzik eğitimidir. “Devrim Yaratan Müzisyenler” ünvanı birçok aile de yarattığı önsezi cümlelerinin maalesef birkaçı aşağıdaki gibidir.
” Doğuştan yetenekliler... Üstün yeteneklere sahipler... Aileleri müzisyen... ”
Eğer bu cümlelerin başka bir varyasyonunu düşünüyorsanız gelin birlikte düşünelim.
1678 yılında, Vivaldi olarak dünyaya geldiğinizi hayal edelim. Çevrenizde müzik dilini konuşabileceğiniz bir kişi bile yok. Yeteneğiniz sonsuz ve kudretli ama bundan haberinizin olması olası bile değil. Sadece seslere duyarlısınız ve kendinizce şarkılar söylemeye çalışıyorsunuz. Sokağınızdan geçen bir müzik öğretmeni sesinizi duyabilseydi. Notaların üzerindeki hakimiyetinizi anladığında o zaman işte o ilk adımla yürüyerek Vivaldi olmak için, adınızı müzik dünyasına altın harflerle kazımak için büyük bir mucize!
Peki ya tam tersi bir hayat içerisinde yaşasaydınız. Belki bir terzi? Sadece Vivaldi olacaktık. Döneminde yaşamış ve hayata gözlerini kapamış bir Vivaldi. Belki de ünlü bir moda tasarımcısı olacaktınız ama yeteneğinizin kutsadığı anlamdan dışarı çıkmak sizi ne kadar başarılı yapabilirdi ki?
İşte, çocuklarımızı keşfeden o müzik öğretmeni siz ebeveynleri olmalısınız!
Eğitim almamış olsaydı ?
Bugünün devrim yaratan Vivaldi’si olamazdı. Yetenek sadece eğitimle birleştiğinde göz kamaştırıcıdır. Eğitimin olmaması, tıpkı sokağımızdan geçtiğinde sustuğumuz ve bizi duyamayan müzik öğretmeninin evimizin önünden gitmesi gibi.
Müziğin çocuk psikolojisi üzerindeki etkileri büyüleyicidir fakat belirli yaş grupları için geçerli bir etki söz konusu değildir. Bilim dünyası her yaşta müziğin büyüsüne kapılmanızı kanıtlar nitelikte deneylere şahit olmuştur.
Müziğin çocuklar için faydaları uzmanlar tarafından uzun yıllardır araştırılan bir konudur. Bu alandaki ilk çalışma, 14 Ekim 1993 yılında “The New York Times” gazetesinde yayınlanan ve “Mozart Etkisi” adını taşıyan bir deney.
Yapılan çalışmada 36 lise öğrencisine belli bir süre her gün 10 dakika boyunca Mozart’ın iki piyano için yazdığı sonatı dinletilmiş. Neticesinde yapılan çalışmada çocukların IQ’larında artış gözlemlendi.
Unutmamalıyız ki müzik eğitiminde doğru bir eğitmen ile bambaşka kapıların açılması mümkündür. Yaşınız kaç olursa olsun müzik hayatınıza siz fark etmediğiniz anlarda bile sihirli dokunuşlarıyla güzelleştirir!
Comments