Yaşam, birbirinden karışık pek çok ilişkiyi barındırır. Her ilişkinin kendine has dinamikleri vardır. Her biri kendine uygun bir özen ve önem gerektirir. Kişinin içerisinde bulunduğu ilişkiyle uyumlu olacak şekilde davranması kaliteli ilişkiler yaşamak açısından önemlidir.
Bununla beraber, bireylerin yaşamın olağan akışında birtakım sıkıntı ve zorluklarla karşılaşması da olasıdır. Kişinin stres yönetme becerisinin gelişmiş olması yani psikolojik dayanıklılığının kuvvetli olması yaşam kalitesini artıracaktır.
Psikolojik dayanıklılık her şart ve durumda dimdik durmak ya da hiç ama hiç ağlamamak anlamına gelmez. Ağlamak, üzülmek son derece normal ve insanlara has duygulardır. İnsanların psikolojik dengelerini sağlamlaştırabilmeleri için zaman zaman hüzünlü hissetmeleri gerekebilir. Böyle anlarda yaşanması muhtemel farkındalıklar kişinin uzun vadede hayrına olacaktır.
Psikolojik dayanıklılık, kişinin olumsuz duygular altındayken bile kendi hayrına olacak şekilde davranmasını sağlayabilme becerisi olarak düşünülmelidir. Bu kişiler genellikle kendilerine net hedefler koyan ve bu uğurda ilerleme cesareti gösteren kimselerdir. Çevreleri ile ilişkileri sağlamdır. Ani ve hızlı kararlar almazlar. Bir anda parlayan öfkeleri yoktur. Sakin ve belirli bir yolda ilerleyen kişilerdir.
Psikolojik dayanıklılık genetik faktörlere bağlanabileceği gibi doğumdan sonra da kazanılabilir. Doğuştan getirilmeyen dayanıklılık için aile yaşantısı öne çıkar. Anne ve babanın sağlıklı ilişkiler geliştirdiği, kardeşler arası uyumun sağlanabildiği evler çocukların psikolojik dayanıklılığının gelişmesine olanak tanır. Bununla beraber ilkokul yaşantısı da çocuğun zorluklarla baş edebilme gücü kazanmasına etki edecek önemli bir sosyal çevredir.
Netice itibariyle, psikolojik dayanıklılığı yüksek çocuklar yetiştirmek mümkün. Bunun için ebeveynlerin ilk olarak sağlıklı bir aile ortamı yaratması ve ardından kardeşler arası ilişkileri düzenlemesi gerekiyor.. Tabi okul yaşamının unutulmaması gerekiyor.
Comentarios