Kaygı, genel anlamı ile nedeni bilinmeyen korkudur. Bizi telaşa düşüren şeylerin nedeninin belli olduğunu zannetsek de, olası kötü sonuçlardan, yaşanmamış hikayelerden çekiniriz.
Sınav, hemen her öğrencinin, öğrenen kişinin kaygı alanlarından biri olarak eğitim süresince karşımıza çıkar. Şunu bilmeliyiz ki sınav yalnızca ilkokul, lise, üniversite öğrencisinin değil, meslek hayatında derece atlamak için çeşitli değerlendirmelere tabii tutulan kişiler içinde kaygı vericidir. Sadece sizin çocuğunuza, öğrencinize özgü bir durum değildir. Bu duyguyu herkes hissedebilir. Kaygının, geçmiş yaşantılarımıza, deneyimlerinize bağlı pek çok sebebi olabilir. Örneğin, sürekli etrafında ki diğer çocuklarla kıyaslanan, hep daha fazlası için güdülenen ve mevcut başarısı hep yetersiz bulunan çocuklarda "rezil olacağım" duygusu, "çaresizlik" hissi ve kaygı daha fazladır. Başarısızlık, çocuk için ailesinin ve çevresinin gözünde utanç verici, suçluluk duygusu yaratabilecek bir olgu halindedir bu durumda. Sınav kaygısının en temel sebebi, beklentilerdir.
Beklentiler : Sınav bir süreçtir. Ve bu sürece aileler hem maddi hem manevi anlamda fazlasıyla ortak olurlar. Her aile çocuğunun geleceğine iyi bir yatırım yapmak ister. Bunun için çabalar ve karşılığını görmek ister. Bu dilekler, beklentiler haklıdır. Fakat bunun öğrenci üzerinde bir yük, bir baskı nedeni olmasından kaçınmak gerekir. Zira çocuk, başarısızlık karşısın sevilmeyeceği, değer görmeyeceği yargısına kapılabilir. Ebeveynler çocuğu maddi ve manevi olarak geleceğe hazır hale getirmeye çalışırken, sadece bir destekçi olduğunu, yardımcı olduğunu unutmamalıdır. Çocuğun başarısını, başarısızlığını, kazancını, kaybını sahiplenmeye çalışmak bu süreçte sizi ve çocuğu psikolojik olarak daha fazla zedeleyebilir.
Bir düşünsenize; sınav günü geldi ve tüm aile bireyleri heyecan içinde sınav binasına geldiler. Eksiklerin kontrolü yapıldı sonra hep birlikte bina kapısına kadar adaya eşlik edildi. İmkan tanınsa, aday öğrenci sırasına ailesi tarafından oturtulacak. O gün çok özel çok mühim bir gün artık çocuğun gözünde. Artık çocuk, sadece kendisi için değil, ailesi için kazanmak zorunda!
İşte bu zorundalık hissidir kaygıya sürükleyen. Bu zorundalık hissidir, "başaramazsam ne olacak" diye düşündüren. Burada yapılması gereken, çocuğa bu süreçte gereken desteği sağlamak, geleceği adına yol göstermek, fikir vermektir. Aynı zamanda geleceğinin sorumluluğunu alacak olgunluğa eriştiğini, ona ifade etmek önemlidir.
Başarı tesadüf değildir sevgili aileler. Başarı uzun bir süreçtir. Bebeklik yılları, çocukluk yılları, çocuğun yetiştiği ortam, eğitimini veren öğretmenler, okul hayatı, arkadaş çevresi, aile yaşamı, anne-baba tutumları başarı üzerinde birer faktördür. Sadece bir yıllık sınava hazırlık süreci sonucu başarı elde edilmez. Ya da sadece iyi bir dershaneye tonlarca para ödemiş olmanız, çocuğunuz için her şeyi yaptınız anlamına gelmez.
Sevin. Saygı duyun. Dikkatle dinleyin. Önem verin fikirlerine sohbet edin. Bir sınav, kimsenin kişiliğini değerlendirmez. Bir sınav, her zaman en iyi ölçme aracı olmayabilir. Başarısızlık hayatın bir parçasıdır ama bir kayıp değildir. Gizem Gündüz
Sosyolog-Aile Danışmanı
Felsefe Öğretmeni
댓글