“İngilizce biliyorum ama konuşamıyorum” cümlesini çevrenizden en az bir kez mutlaka duymuşsunuzdur. Bunun sebebini hiç düşündünüz mü? İkinci bir yabancı dil eğitimi alma yaşı, ilkokul öğrencilerine kadar indirgenmiş iken neden bu kadar çok insan dili etkili bir şekilde kullanamıyor? Aslına bakarsanız bunun için birçok sebep var fakat bugün en temel olan yoksunluğumuzdan söz etmek istiyorum: Maruziyet eksikliği.
Dil edinmek, yalnızca hedef dilin dilbilgisi kurallarına çalışarak mükemmel cümleleri kurmayı hedefleyerek edinilemez maalesef. Bir dili edinip aktif olarak kullanabilmek için o dile çok fazla maruz kalmaya ihtiyacımız var. Bu duruma en iyi örnek bebeklerdir. Dil bilgisi çalışıp konuşmaya çalışan bir bebek gördünüz mü hiç? Cevabınızın hayır olduğunu varsayıyorum :) Dinleyerek diğer insanların konuşmalarını taklit eden bebekler, dil bilgisi kurallarını bilmeden konuşmayı öğreniyorlar. Bu tabii ki “sadece dinleme çalışması yapın, gramer kurallarını öğrenmeye gerek yok” demek değil. Fakat dil bilgisine verilen ağırlık azaltılıp; okuma, yazma, dinleme ve konuşma çalışmalarıyla desteklemediğimiz sürece o dili etkili bir şekilde kullanmak ne yazık ki söz konusu olamıyor. Özellikle yazmak, öğrendiğiniz gramer bilgisini pekiştirmenize ve okuduğunuz metinlerin içinden yeni öğrendiğiniz kelimeyi cümle içinde kullanmanıza yarayacağından, lütfen kendisini küçümsemeyin ve ertelemeyin. Çok iyi ve kompleks cümleler kurmanıza gerek de yok, öğrendiğiniz kalıpları ve kuralları uygulamaya birer ikişer cümlelerle başlayarak zamanla yazma yeteneğinizi geliştirebilirsiniz.
Unutmamalısınız ki, dil hayatla birlikte akar. Dolayısıyla onu ihtiyacınız olduğunda kullanıp daha sonrasında rafa kaldırmak yerine, yaşantınızın içine entegre ederek kendinizi geliştirme fırsatı edinirsiniz. Okuma, yazma, dinleme ve konuşma olan dört temel yeteneği bir arada kullanmaya çalışmanızın yanı sıra; hata yapmaktan korkmadan, aksine yaptığınız hataların üstüne giderek, hatalarınızdan ders çıkarmanız gelişiminize en büyük katkıyı sağlayacaktır.
コメント